MEN ENSARİ İLELLAH! Allah Aşkına Benim Yardımcılarım Kimlerdir?
Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI
Gerçekte “Men Ensari İlellah!” Bir iman hâkimiyetine giden yolda benim yardımcılarım Allah aşkına kimlerdir? sorusu; Kuran-ı Kerimin yüksek beyanlarından öğrendiğimize göre[1] , peygamberler içinde sadece ve yalnız Hz. İsa tarafından Havarilerine karşı sorulmuş bir sorudur. Ayrıca her devirde ve her yerde her Müslümanın sorması gereken bir sorudur. Ancak bu sorunun parlak kılıncını on asır bu iman hâkimiyetinin kurulmasına adamış ve bu uğurda kanı nehirler gibi akmış ve kemikleri dağlar gibi yığılmış kalmış Müslüman Türk Milleti, Orta Asya Türklüğü ve Turan Yurdunun nazarında çok daha ayrı bir yeri olmalıdır ve Orhun Abidelerinde olduğu gibi sorması ve yedi kat göklerin gerisine ulaştırılması gerekmektedir.
Zira Orta Asya bozkırlarında bir cihan hâkimiyetine giden yolda büyük bir devlet kuranlar daha sonra bu devletin, tatlı sözlü ve riyakâr Çinliler tarafından nasıl yıkıldığını görmüşler ve bir gönül feryadı halinde “Ben ili olan bir millet idim! İlim hani? Kağanım nerede?” diye sormuşlar ve sonunda tarihlere “Gök-Türkler-Semavi Türkler” adıyla anılan çok büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Böylece onlar; Türk milletinin, milli varlığını yıkılıp yok olmadan İslam Dini ve iman saadetine ulaştırmışlar ve onun İslam milletleri camiasına da çok şerefli bir millet olmalarını sağlamışlardır. İşte Karahanlı, Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin “Han”lık şerefine mazhar ve Kağanlık makamına buyur! Edilmeleri bu ünü dünyaları titreten Gök-Türk Kağanları, Bilge ve İstemi Kağanlar sayesinde mümkün olmuştur.
Neylersiniz ki Selçuklu ve Osmanlı Türkleri olarak tarih sahnesine çıkan ve Hz. Peygamberin Orta Doğu iman hâkimiyetini koca bir cihan hâkimiyeti haline getiren ve Osmanlı Türkleri olarak üç kıtada yetmiş iki milleti Liva-i Şerif sancağı altında toplayanların sonu da aynı olmuştur. Bu büyük imparatorluk da, Batılı emperyalist güçler, Haçlı zihniyetinin azılı temsilcileri, milletler arası şer odakları ve Siyonist çevreler, bundan daha acısı onlarla iş birliği halinde olan vatan hainleri tarafından yıkılmış ve onu kuran Hanedan ailesinin mensupları yediden yetmişe hepsi sürgün edilmişlerdir.
Batılı emperyalist güçler ve onların hain işbirlikçileri bununla da yetinmemişlerdir. Onlar bu milletin elinden Kuranı, gönlünden İslâmı, ve dilinden Türklüğünü “Hayır!” bütünüyle milli şuur ve hafızasını almışlar ve onu milletler camiasında hiçbir iddiası olmayan sıradan bir toplum haline getirmişlerdir.
Bu bakımdan böylesine yüce ve bahtsız bir milletin torunları, koca bir imparatorluğun nasıl yıkıldığını, milli ve manevi değer olarak ne varsa elinden nasıl alındığını görenler ve bunun için deli divane olanların, bugün her şeyden önce Hz. İsanın havarilerine sorduğu bu soruyu Hz. İsadan çok daha yüksek bir sesle sormaları, değil dünya belki yedi kat göklerin gerisine işittirmek istercesine; Men Ensari İlellah! Allah aşkına benim yardımcılarım kimlerdir? diye haykırmaları Kuran-ı elimden kim aldı? Türklüğüm hani? Müslümanlığım nerede? diye gürlemeleri, Batılı emperyalist güçler, haçlı zihniyetinin bu yeni temsilcileri ve Siyonist denilen o büyük Deccalden hesap sormaları gerekmektedir.
[1] Kuran-ı Kerim, es-Saf; 14.
Bu makale, yayınlandığı günden itibaren 1793 defa okunmuştur.
